İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun diplomasının iptal edilmesi, kısa sürede gözaltına alınması ve ardından tutuklanmasıyla başlayan süreç Türkiye ekonomisinde yeni bir sarsıntıya yol açtı.
Zaten kırılgan olan ekonomik dengeler mevcut siyasi gelişmelerle birlikte daha da bozuldu. Borsa İstanbul’da yaşanan düşüş, döviz kurlarındaki hızlı yükseliş ve yatırımcıların güvenli limanlara yönelmesi siyasi krizin ekonomik etkilerini daha da görünür kıldı. Bu tablo ekonomik istikrar açısından ciddi bir risk olarak değerlendirildi. Zaman zaman borsa işlemleri durdurulurken, döviz ve altın fiyatlarında yukarı yönlü hareketlenme izlendi.
Merkez bankası TL’deki değer kaybını önlemek için çeşitli müdahalelerde bulundu. Faiz oranlarında düzenlemeye gidilirken, döviz piyasasına müdahale edildi. Ancak bu önlemler piyasalarda güven kaybını durdurmakta yetersiz ve sadece teknik önlemlerle istikrar sağlamak zor.
Son günlerdeki siyasi gelişmeler dış yatırımcıyı da etkiledi. Demokratik yapıya dair soru işaretleri, ekonomiye olan güveni doğrudan etkiledi. Yabancı yatırımcı girişinin yavaşlaması ve sermaye çıkışı bu güven kaybının sonucu olarak görülüyor.
Halk açısından ise süreç artan hayat pahalılığı ve düşen alım gücü anlamına geliyor. Enflasyonun yükselmesiyle birlikte maaşlar hızla erirken, temel ihtiyaçlara erişim zorlaşıyor. Bu sürecin önümüzdeki aylarda daha da derinleşmesi bekleniyor. Türkiye’nin bu süreci atlatabilesi için ekonomik önlemlerin yanı sıra yapısal reformlara da ihtiyaç var. Hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı ve şeffaf yönetim, ekonomik güvenin yeniden inşasında kilit rol oynayacak.
